85. Bürûc Sûresi

Mekke döneminde nâzil olmuştur. 22 âyettir. Bürûc, ilk âyette geçtiği üzere “burçlar” demektir. Adını bu âyetteki aynı kelimeden almıştır.

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1-2-3. Burçlar sahibi göğe, o vaad olunan güne, şahitlik edene ve şahitlik edilene (görenlere ve görülenlere) andolsun ki; [bk. 25/61]

4-5. (İnananları dinlerinden vazgeçirmek üzere hazırladıkları hendeklerin) içini tutuşturulmuş ateşle dolduran hendek sahipleri, kahrolmuş (ve lanetlenmiş)tir.

6-7. O vakit onlar, (o ateşin) karşısında oturmuşlardı, (ateşe attıkları) mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

8-9. Onlardan öç almalarının sebebi, sırf (mü’minlerin) O tek galip, her övgüye lâyık Allah’a inandıklarından (ve imanlarının gereğini yapmak isteyip onlar gibi olmadıklarından)dı.[1] Oysa ki göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Allah, her şeye şahittir. [krş. 5/59; 7/126; 9/74]

10. Şüphesiz mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara (dinlerinden soğutmak/çevirmek için) işkencede bulunanlar, sonra (yaptıklarına) tevbe etmeyenler var ya! İşte onlar için cehennem azabı vardır, yakıcı azap da onlaradır.

11. Doğrusu iman edip de sâlih ameller işleyenlere gelince, alt tarafından ırmaklar akan cennetler onlarındır. Büyük kurtuluş ve saadet budur.

12. Şüphesiz Rabbinin (zalimleri) yakalayışı pek şiddetlidir.

13. Doğrusu ilk defa var eden, hem de (öldükten sonra diriltip kendisine) döndürecek olan yalnız O’dur.

14-15-16. O, (tevbe ve itaat edenleri) çok bağışlayan, çok sevendir. Arşın yüce sahibidir, dilediğini derhal yapandır.

17-18. (Resûlüm!) Sana geldi mi o Firavun ve Semûd ordularının (helak) haberi?

19. Doğrusu inkâr edenler, (gerçekleri) bir yalanlama içindedirler.

20. Halbuki Allah (onları) arkalarından kuşatmıştır.

21-22. (Bunlar inkâr ededursunlar) doğrusu o (Kitap) çok şerefli bir Kur’an’dır ki (onun aslı) Levh-i Mahfûz’dadır. (Koruma altındaki levhadadır.)


[1] Uhdûd halkı içindeki mü’minlere yapılan baskı, sindirme ve işkenceler, muhtelif zamanlarda ve yerlerde, İslâm’a göre yaşamak isteyen mü’minlere karşı; putçu, inkârcı ve tâğûtî güçler tarafından çeşitli şekil ve adlar altında o yapılanlar aynen devam etmektedir. Bu böyle olurken inananlardan duyarsız ve seyirci olanlar da kendilerini vebalden kurtaramazlar. [bk. 7/126 ve açıklaması]