76. İnsan Sûresi

Medine döneminde nâzil olmuştur. Mekke’de indiği de söylenir. 31 âyettir. 24. âyet Mekke döneminde inmiştir. Dehr sûresi de denilir. İlk âyetinde geçen “insan” kelimesinden dolayı bu adla anılmıştır.

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Hakikaten[1] insan(ı yaratmamızdan önce) üzerine öyle uzun bir zaman gelip geçti ki, henüz (o vakitlerde insan daha yaratılmadığından),[2] anılan bir şey değildi. [krş.19/67]

2. Doğrusu biz, insanı (kudretimizi gösterelim ve teklifimizle) imtihan edelim diye (erkekteki çeşitli unsur ve salgılar içindeki genetik kısmın, yumurtadaki genetik kısımla)[3] karışmış bir nutfe (zigot)tan yarattık da onu (insanı) işiten ve gören bir varlık yaptık. [bk. 18/7; 67/2]

3. Şüphesiz biz ona, doğru yolu gösterdik. İster şükredici olur (kulluğunun gereğini yapar), isterse nankör.

4. Hiç şüphesiz biz, kâfirler için zincirler, bukağılar (kelepçeler) ve alevli bir ateş hazırladık.

5. Doğrusu iyiler, (cennette) karışımı kâfûr[4] olan (dolu) bir kadehten içerler.

6. (O kâfûr) bir pınardır ki Allah’ın (iyi) kulları ondan içer(ler) ve istedikleri yere akıttıkça akıtırlar.

7. (Onlar, dünyada) adaklarını (ve ahitlerini) yerine getirirler ve fenâlığı (her tarafa) yaygın olan bir günden korkarlar(dı).

8-9-10. Yoksula, yetime ve esire, kendilerinin ‘arzu ve ihtiyaçları’ varken/‘seve seve’ yemek yedirirler: “Doğrusu biz sizi, sadece Allah’ın rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür de istemiyoruz. Çünkü biz ‘yüzleri ekşiten ve asık suratlı yapan’ (dehşetli ve kara) bir günde Rabbimizden korkarız.” (derlerdi). [bk. 59/9]

11-12. Allah da, o günün şerrinden onları korur ve (yüzlerini) bir parlaklık ve sevince kavuşturur. (Nefislerinin arzularına ve eziyetlere) dayandıklarından dolayı onları cennet ve ipekle mükâfatlandırır.

13-14. Orada (onlar) koltuklara dayanmış olarak; ne bir güneş (sıcağı) ne de şiddetli bir soğuk görürler; (ağaçların) gölgeleri yakından üzerlerine düşer, meyveleri de (koparmaları için) aşağı sarkıtıldıkça sarkıtılır.

15. Onlara (sunulmak üzere) gümüş kaplar ve billur kupalar dolaştırılır.

16. O gümüş (beyazlığında) billur (kupa)lar ki onları(n içindeki şarabı, içecekleri) bir miktarda ölçer(ek sunar)lar.

17. Orada karışımında zencefil olan (dolu) kadehlerde (cennet şarabı) içirilir.

18. (O zencefil) orada bir pınardır ki ona “Selsebîl” adı verilir.

19. (Cennet ehline hizmet için) çevrelerinde (hep aynı yaşta kalacak) ölümsüz gençler dolaşır ki onları görünce, saçılmış birer inci sanırsın.

20. (Orada) nereye baksan, (târife sığmaz) bir nimet, büyük bir mülk (ve saltanat) görürsün.

21. Üstlerinde, yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri de onlara gayet temiz bir (âhiret) şarabı içirir.

22. “Bu (nimetler), şüphesiz sizin için bir mükâfattır, çalışmanız da karşılığını bulmuştur.” (denilir).

23. Bu Kur’an’ı (gerektiği zamanlarda) peyderpey indiren biziz.

24. O halde Rabbinin hükmüne bağlanıp sabret ve (dinin emirlerini yerine getirmede) onlardan hiçbir günahkâr veya nanköre/kâfire boyun eğ(ip itaat et)me![5] [krş. 58/22; 68/8-14]

25. Ve sabah akşam Rabbinin ismini an.[6]

26. Gecenin bir kısmında O’na secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl)[7] ve geceleyin uzun uzadıya O’nu tesbih et (teheccüd namazı kıl). [bk. 73/20 ve dipnotu]

27. Doğrusu onlar, acele geçen (dünyay)ı severler de önlerindeki ağır günü bırakırlar.

28. Onları biz yarattık ve eklemlerini (ve bütün vücut kısımlarını) sıkıca bağladık (sağlamlaştırdık). Biz dilediğimiz zaman, onları (helak eder) benzerleriyle değiştiriveririz (yerlerine başka insanları getiririz).

29. Şüphesiz ki bu (sûre) bir öğüttür/hatırlatmadır. Artık kim dilerse, Rabbine (varan) bir yol edinir.

30. Bununla birlikte Allah dilemedikçe siz (bir şey) dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

(Bu âyet-i kerîmede şuna işaret edilmektedir: Yüce Allah’ın bizim lehimize olan şeyleri ve hidayetimizi dilemesi için O’na yalvarmalıyız. O’na ibadet ve taatle yakınlık sağlamamız ve dilemesini dua edip istememiz gerekmektedir. Çünkü insan kendi iradesine/istek ve arzusuna bırakılırsa, aleyhine çıkacak en kötü şeyleri bile iyi diye isteyebilir. Böylece sapıklığa düşer.) [bk. 4/88]

31. (O,) dilediğini rahmetine eriştirir. Zalimlere gelince, onlar için acıklı bir azap hazırlamıştır.[8]


[1] Baştaki “hel” soru edatı kesinlik ifade etmek içindir. [bk. 20/9]

[2] Müslim (Davudoğlu), hadis no: 2789.

[3] Çocuğun anne ve babasından birine benzemesi onlardan birinin genetik özelliklerinin baskın çıkmasıyla ilgilidir. Bütün bunların hepsi Allah’ın takdiri iledir. Kaynaklar: Bucaille, s. 521-522; Ahmet Zeki Şengil, Moleküler Genetik, s. 20-40; Muhammed Abdulaziz, İ‘câzü’l-Kur’ân fî havâssi’l-insân, s. 24

[4] Kalbi kuvvetlendiren ve her türlü kirlerden arıtan, kokusu ve tadı olan bir içecek, su veya bir pınar (Elmalılı, VIII, 5502-5503).

[5] Resûlullah da, “Yaradan’a isyanda yaratılana itaat yoktur.” buyurmuştur. Böylece mü’minlerin Yaradan’ın emrine aykırı hususlarda hiç kimseye itaat etmeyeceği açıkça ortaya çıkmıştır (Müslim (Davudoğlu), “İmâret “, 59).

[6] Sabah, öğle ve ikindi namazlarını kıl (Beydâvî).

[7] (Beydâvî).

[8] Hem tevhidden sapan hem de insanlara din ve dünyasında zulmedenler.