108. Kevser Sûresi

Mekke döneminde nâzil olmuştur. Üç âyettir. Kevser, aynı zamanda cennette bir havuzdur. Adını ilk âyetteki aynı kelimeden almıştır.

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. (Resûlüm!) Şüphesiz ki biz, sana Kevser’i verdik.[1]

2. O halde Rabbin için namaz kıl, hem de nahret (boğazla/kurban kes).[2]

3. Şüphesiz sana kin tutan var ya (bütün hayırdan ve hayırlı nesilden) nesli kesik olan asıl odur.

(Hz. Peygamber’in oğlu Kâsım vefat edince, müşriklerden Âs b. Vâil, ona “ebter” (nesli kesilmiş) demişti. Halbuki onun nesli ve şânının yüceliği devam etmiştir. Asıl, adı sanı unutulan ve aşağılananlar onlar olmuştur. Çok uzak bile olsa kendisini Resûlullah’a nisbet eden çoktur, ama müşrik birinin torunu olmakla övünen yoktur.)


[1] Yahut da “bol hayrı ve nimeti.” Resûlullah (sas.), bir de cennette verilecek Kevser ırmağının, Mirâç’ta kendisine gösterildiğini söylemiştir (Zebîdî, XI, hadis no: 1761-1762).

[2] Resûlullah (sas.) Kevser’le ve müşriklere verilen cevap ile taltif edildiğinde, müşriklerin kendi putlarına kurban kesmelerine karşılık, şükür ve ibadetin Allah’a tahsis edilmesi gerektiğini göstermek için (6/162-163) bu âyeti kendisine farz kabul ederek, kuşluk vakti namazı kılmış ve kurban kesmiştir. Bazı dil bilginleri, “nahr” kelimesine, kökü yönünden farklı anlam vermişlerse de uygulama ve hadîs-i şerîflere dayanarak sahabe ve mezhep imamları “venhar” lafzı için “kurban kes” mânasında görüş birliğinde olmuşlardır. Mü’minlere kurban kesme ve bayram namazı Medine’de meşru kılınmıştır. Bu da gece namazı gibi özellikle Hz. Peygamber’e farz kılınmıştır. Hanefîler’e göre vitir, bayram namazı ve kurban kesmek vaciptir. (Râzî, XXIII, 478’de 10 mesele; İbni Kesîr (Sâbûnî), III, 684; Elmalılı, IX, 526-535; Derveze, I, 184; Kenûn, s. 415).