67. Mülk Sûresi

Mekke döneminde nâzil olmuştur. 30 âyettir.[1] Adını, baş kısmında geçen ve Allah’ın kâinatı yaratıp, yönetmesinden ortaya çıkan mülk ve hâkimiyetten söz etmesinden alır.

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Mülk (hükümranlık) elinde olan (Allah) yücedir ve O, her şeye kâdirdir.

2. O, ölümü ve hayatı, amel/davranış bakımından hanginizin daha güzel olacağını imtihan etmek için yarattı. O mutlak galip, çok bağışlayandır. [bk. 18/7; 21/35]

(Dünyaya imtihan için geldiğini bilen müslüman, daima hesap gününden korkar. Bülûğ çağı ile ölüm arası iğneden ipliğe her şeyin hesabını vereceğini bilir. Böylece günlük hayatını, kendi arzu ve heveslerine göre değil, Resûlullah’ın önderliğinde, Allah’ın emir ve yasaklarına göre düzenler, amellerin en güzelini yapmaya çalışır.)

3. Yedi göğü birbiriyle uyum (ve uygunluk) içinde yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk ve düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bak! (Orada) hiçbir çatlak ve kusur görebilir misin?

4. Sonra gözü(nü), tekrar tekrar çevir. O göz (aradığı kusuru bulamayıp) yorgun ve eli boş olarak sana döner; artık aciz kalmıştır.

5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın göğü kandillerle donattık. Hem de onları, şeytan (ve benzer)lerine (göktaşı şeklinde)[2] atılacak şeyler yaptık ve onlara çılgın alevli ateş azabını hazırladık. [bk. 15/16-18; 37/6-10]

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. O ne kötü bir gidilecek yerdir!

7. (Onlar) oraya atıldıkları sırada, onun kaynarkenki gürlemesini işitirler.

8. (O cehennem, kâfirlere) öfkesinden neredeyse parçalanacak. (İnkârcılardan) her bir topluluk içine atıldıkça, onun bekçileri, onlara sorarlar: “Size (bunu haber veren) hiç uyarıcı (peygamber) gelmedi mi?”

9. (Onlar): “Evet” derler, doğrusu bize (bu azabı haber veren) bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: “Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir şaşkınlık (ve sapıklık) içindesiniz.” dedik. [bk. 17/15; 40/49-50]

10. Ve: “Eğer (peygamberleri) dinlemiş yahut akıl etmiş olsaydık, (şimdi şu) çılgın ateşin ehli içinde olmazdık!” derler. [krş. 39/71. Ayrıca bk. 17/97; 57/13]

11. Böylece günahlarını itiraf ederler. (Bırak) artık, o çılgın alevli ateş ehli, (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun!

12. Doğrusu görmedikleri halde Rablerinden korkan (emirlerine uygun yaşayan)lar var ya! İşte onlar için, hem bir bağışlanma hem de büyük bir mükâfat vardır.

13. Sözünüzü (ister) gizleyin, ister onu açığa vurun (aynıdır). Çünkü O, sînelerin özünü hakkıyla bilendir.

14. (Yarattığını) bilmez mi (hiç) yaratan? O, çok lütuf sahibidir (her gizliyi bilir ve her şeyden) hakkıyla haberdardır.

15. Sizin (faydanız) için (kâinatta) yeryüzünü uysal (işlenmeye) müsait kılan O’dur. Artık o (yeryüzü)nün omuzlarında (dağ ve ovalarında istediğiniz gibi) gezip dolaşın.[3] O’nun rızkından da yiyin ve (unutmayın ki) son dirilip gidiş ancak O’nadır.

16. Semada olan (melekler)in (Allah’ın izniyle) sizi yere batırmasına karşı emniyette misiniz? O zaman bir de görürsünüz ki o (yer) çalkalanıp duruyor. [krş. 17/68]

17. Yoksa (siz,) semada olan (melekler)in (iznimizle) üzerinize taş yağdıran (bir fırtına) göndermesi konusunda güvence mi aldınız? (O zaman) tehdidim nasılmış bileceksiniz! [bk. 16/45-46]

18. (Resûlüm!) Andolsun ki bunlardan öncekiler de yalanladı(lar). Fakat beni inkâr nasılmış (gördüler)!

19. Onlar üstlerinde kanatlarını açıp kapatarak uçan kuşları görmediler mi? Onları (havada) Rahmân (olan Allah)’tan başkası tutmuyor.[4] Doğrusu O, her şeyi hakkıyla görendir. [bk. 16/79]

20. Yahut Rahmân’dan başka, size yardım ed(ip azabından kurtar)acak olan askeriniz kimdir? Kâfirler ancak bir aldanma içindedirler.

21. Yahut (Allah) rızkınızı tutar (keser) ise, artık size kim rızık verecek? Doğrusu onlar bir azgınlık ve (hakikatlerden) uzaklaşmada ısrar ediyorlar.

22. Yüzüstü kapanarak giden (kâfirler) mi daha doğru, yoksa doğru yolda dümdüz/dimdik yürüyen mi?

23. (Resûlüm!) De ki: “Sizi yaratan, size kulak(lar),[5] gözler ve gönüller veren ancak O’dur. (Böyle iken) ne az şükrediyorsunuz!”

24. De ki: “Sizi yeryüzünde yaratıp yayan ancak O’dur ve yalnız O’na toplanıp götürüleceksiniz.”

25. (İnkârcılar:) “Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit (ettiğiniz kıyamet ve azap) ne zaman?” derler.

26. De ki: “O(nun zamanına ait) bilgi ancak Allah’ın yanındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

27. Artık onu yakın bir halde görünce, inkâr edenlerin yüzleri (kararıp) kötüleşir ve (onlara): “Kendisini davet ettiğiniz (azap) işte budur.” denilir.

28. De ki: “Söyleyin bana! Allah, beni ve beraberimdeki (mü’min)leri (arzunuza göre) helak etse (gideceğimiz yer cennettir) veya bize merhamet edip esirgerse (size galip oluruz) bu durumda kâfirleri, acıklı bir azaptan kim kurtarabilir?”

29. De ki: “O (Allah) Rahmân’dır. (Dünyada bütün yarattıklarına merhamet edip nimet verendir.) İşte biz O’na inandık ve ancak O’na güvenip dayandık. Artık kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu ileride bileceksiniz.”

30. De ki: “Söyleyin, eğer suyunuz yere çekilip gitse, kim size akar su (icat edip) getirir? (Elbette, ancak Allah getirir.)”


[1] Hz. Peygamber, Mülk sûresinin kabir azabından koruyan bir kurtarıcı olduğunu söylemiştir (Elmalılı, VII, 5084, 5149).

[2] Elmalılı, VII, 5182.

[3] Bu âyette, insanları ibret almak gayesiyle gezip dolaşmaya, Allah’ın nimetlerini aramaya ve çalışmaya teşvik vardır (Beydâvî).

[4] Uçmak için atmosferde havanın bulunması lazımdır. İşte bunları düzenleyen ancak Allah’tır.

[5] Kulağın önce zikredilmesi son derece önemlidir. Zira dini tanımanın yolu işitmekten geçer.