60. Mümtehine Sûresi

Medine döneminde, yedinci hicrî yılda nâzil olmuştur. 13 âyettir. Adını hicret amacıyla gelen kadınların imtihan edilmesini konu alan 10. âyetin muhtevasından almıştır.

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Ey iman edenler! Benim düşmanlarımı ve sizin düşmanlarınızı dost edinmeyin. Siz onlara sevgi(niz yüzünden haber) ulaştırıyorsunuz. Halbuki onlar, size hak olarak gelen (Kur’an’)ı inkâr etmişler; Resûlü de, sizi de, Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı (yurdunuzdan) çıkarmışlardır.[1] Eğer siz benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için çık(ıp hicret et)mişseniz, (nasıl oluyor da) onlara sevgi gösterip sır veriyorsunuz? (Ey kullarım!) Oysa ben, gizlediğinizi de açıkladığınızı da çok iyi bilenim. İçinizden kim bunu yapar (onları dost tutar)sa, kesinlikle düz yoldan sapmış olur. [bk. 3/28; 4/144; 5/51-57]

(Peygamber (sas.) Mekke’nin fethi için gizlice hazırlanırken Mekke’den Sâre adlı bir kadın, yardım toplamak için Medine’ye geldi ve toplanan yardımlarla geri dönerken, Hâtıb b. Ebî Beltaa Mekke’deki yakınlarını korumak için kendisine durumu bildiren bir mektup vermişti. Hz. Peygamber de bunun üzerine ashabdan altı kişilik bir süvariyi yola çıkardı. Onun tarif ve emir buyurduğu Hah bahçesinde kadını yakalayıp mektubu aldılar. İşte bu âyette yüce Allah kendisine ve müslümanlara açık veya gizli düşmanlık edenlerle dost/sırdaş olmamamızı ve onlara sevgi göstermememizi emrediyor.)

2. Eğer onlar sizi ele geçirseler size düşman olurlar, size (her türlü) kötülükle ellerini, dillerini uzatırlar ve (sizin hep) kâfir olmanızı arzu ederler.

3. Kıyamet günü ne akrabanız ne de çocuklarınız asla size fayda vermeyecek, (Allah onlarla) aranızı ayıracaktır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

4. İbrahim’de ve onunla beraber olanlarda sizin için hakikaten güzel bir örnek vardır. Hani onlar, kavimlerine: “Şüphesiz biz, sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz ve siz bir tek Allah’a (şirksiz) inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda ebedî olarak düşmanlık ve kin belirmiştir.” demişlerdi. Yalnız İbrahim’in (henüz menedilmemişken) babasına: “Senin için mutlaka mağfiret dileyeceğim. (Fakat) Allah’tan (gelecek) hiçbir şeye gücüm yetmez.” demesi hariçtir. (Size örnek değildir. Yine onlar:) “Ey Rabbimiz! Yalnız sana güvenip dayandık, yalnız sana yöneldik, dönüş de ancak sanadır.” demişlerdi.[2] [bk. 19/47; 26/86]

5. “Ey Rabbimiz! Bizi, o inkâr edenler için fitne (konusu) yap(ıp ezdir)me! Bizi bağışla Rabbimiz. Çünkü sen mutlak galip, hüküm ve hikmet sahibisin.” (demişlerdi.)

6. Andolsun ki onlarda, sizin için, Allah’ın rızasını ve âhiret günü(nün saadeti)ni ümit etmekte olanlar için güzel bir örnek vardır. Kim de yüz çevirirse (aleyhinedir). Şüphesiz Allah Ganî’dir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur), hamde layık olan da yalnız O’dur.

7. Umulur ki Allah sizinle onlardan düşmanlık ettiğiniz kimseler arasına bir sevgi koyar. Allah (buna) kâdirdir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. [bk. 3/103; 8/63]

8. Allah, sizinle dininizden ötürü savaşmayanlara, (dininizi yaşadığınız için sizlere saygı gösterenlere) sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten ve onlara adaletli davranmaktan menetmez. Çünkü Allah, âdil olanları sever.

9. Allah, ancak din(iniz) hakkında sizinle savaşanlarla, sizi (dininize göre yaşadığınızdan dolayı hor görüp) yurdunuzdan (veya bulunduğunuz yerden) çıkaranlarla ve sizin çıkarılmanıza arka çıkanlarla dostluk kurmanızdan sizi meneder. Her kim de onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

10. Ey iman edenler! Mü’min kadınlar göç ederek (mü’miniz diye) size geldikleri vakit onları imtihan edin. Allah onların imanını (sizden) daha iyi bilir ya! Eğer siz de o kadınların mü’min olduklarını bilirseniz, onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar, onlara helal olmazlar. Onlar da bunlara helal olmazlar. (Kâfir kocalarının kendilerine) sarf ettikleri (mehirleri)ni onlara geri verin. (Siz de) mehirlerini verdiğiniz zaman, onları nikâhlamanızda üzerinize bir günah yoktur. Kâfir (müşrik kalan veya kâfirlere kaçıp giden) kadınların ismetlerini (nikâh bağlarını elinizde) tutmayın. Onlara sarf ettiğiniz (mehr)i (gittikleri kâfir kocalarından) isteyin. Onlar da (size hicret eden mü’min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. Aranızda (her şeye) O hüküm verir. Allah hakkıyla bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. [bk. 2/229]

11. Eğer (inkâr edip kaçan) eşleriniz(e sarf ettiğiniz mehir)den bir şey, sizden kâfirlere geçer (alınmaz)sa, siz (onlarla) savaşıp ganimet alırsanız,[3] (ondan), eşleri giden (mü’min)lere, sarf ettikleri (mehir) kadarını verin ve kendisine iman ettiğiniz Allah’ın emrine uygun hareket edin.

12. Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir surette ortak tanımamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, (kız) çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasından bir iftira uydurup getirmemek (yani başkasından edindiği bir çocuğu, kocasına isnad etmemek)[4] iyiyi emir (ve kötü olanı yasaklaman) da sana karşı gelmemek şartıyla sana biat etmeye (sana bağlı kalacaklarına dair söz vermeye) geldikleri vakit, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

13. Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir güruhu dost edinmeyin. (Çünkü) inkârcıların kabir ehlin(in dirilmesin)den ümitlerini kestikleri gibi, onlar da âhiretten (öyle) ümit kesmişlerdir.[5]


[1] Allah’a düşmanlık edip O’nu tanımayanlar, emirlerine muhalefet edenler (Beydâvî; Nesefî (Medârik), IV, 255-256). [bk. 58/22]

[2] Hz. İbrahim’in babası için. [bk. 6/74; 9/113-114]

[3] Yahut: (Onlardan da size geçen kadınlar için mehir ödemede) sıra size gelince.

[4] Hz. Peygamber’e kadınların biat şeklini anlatan bu âyet-i kerîme, Mekke’nin fethi günü nâzil olmuştur. Âyet-i kerîmede geçen “başkasından çocuk edinmek” iki şekilde olur: Ya gayr-i meşrû yolla ya da çocuğu olmadığı için başkasının çocuğunu alıp onun kocasından olduğunu söylemekle olur ki her iki hal de iftira yoluyla çocuk edinmiş olmaktır. Âyette geçen “zina etmeyecekleri” sözü ile zinadan doğan çocuğun kocasına ait olduğunu söyleme ayrı ayrı suçlardır. Çünkü kadın bu biattan önce veya sonra da zinadan olan hamileliğinin kocasından olduğunu söyleyebilir.

[5] Yahut, “min” beyaniye olarak alınırsa, mâna şöyle olur: “Kabir ehlinden olan kâfirlerin (artık her türlü yardımdan) ümitlerini kestiği gibi, onlar da âhiretten öyle ümit kesmişlerdir.”