102. Tekâsür Sûresi

Mekke döneminde nâzil olmuştur. Sekiz âyettir. Adını ilk âyetteki aynı kelimeden almıştır. Tekâsür, “çokluk ve çoklukla övünmek” demektir.[1]

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1-2. Çoklukla böbürlenmek sizi kabirleri ziyarete kadar oyaladı.[2]

3. (Bundan) sakının! Yakında (kötülüğünü) bileceksiniz.

4. Yine sakının ki siz, (âhirette de bunun kötülüğünü) bileceksiniz.

5. Eğer siz kesin bilgi ile (hakikati) bilseydiniz (böyle yapmaz, dünyalıklarla övünmezdiniz).

6. Andolsun ki, siz (bu kötü amellerinizin karşılığında) o alevli ateşi göreceksiniz.

7. Yine andolsun ki siz onu yakîn gözüyle (kendi gözlerinizle) göreceksiniz.

8. Sonra andolsun ki o gün (siz, verilen) nimetlerden sorulacaksınız.

(Allah’ın huzurunda bu sorguya kesin inanan insanın yaşantısı, İslâm’a uygun olur ve şükrün gereğini yerine getirir. Helâl kazanır, helâle harcar. Lüksten, israftan kaçınır ve infak etmesini bilir.) [bk. 17/26-27; 25/67]


[1] Araplar câhiliye devrinde gerek mal, gerek kabile ve gerekse aşîretlerinin çokluğuyla övünürler, hatta bazen gider ölülerini de sayarlardı. Gruplar mezarlıkta birbirlerine: “Falanca gibisi var mı?” diyerek, büyüttükleri kimselerin başında onlarla övünerek yaldızlı nutuklar çekerler, onlara tâzimde bulunurlar, hatta secde bile yaparlardı. İşte Peygamberimiz bundan dolayı ilk zamanlar, kabir ziyaretini yasaklamıştı. Fakat sonra, tevhid gönüllere yerleşip câhiliyeye ait (İslâm dışı) hareketler terkedilince bu yasağı kaldırdı. Bir müslüman, müslüman birinin kabrini ziyarete gitmiş ise, ona dua ve istiğfârda bulunmayı onun rûhuna Fâtiha okumayı; insana ölümü hatırlatması için de kabirleri ziyareti tavsiye etmiştir (Zebîdî, IV, 473-474).

[2] Mezardakileri de saymaya varıncaya kadar yahut ölüp mezara gidinceye kadar bu hâle devam ettiniz (Beydâvî, Celâleyn , Medârik). Diğer bir anlam ise mal ve servetle böbürlenip oyalanmanın mezara kadar devam etmesidir ki; bu türlü yaşantının âkibeti devamındaki âyetlerde belirtilmektedir.