98. Beyyine Sûresi
Medine döneminde nâzil olmuştur. Sekiz âyettir. Mekke döneminde indiği de söylenir. Beyyine, “açık delil” demektir. Birinci âyette geçen bu kelime sûreye ad olmuştur.
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
1. Ehl-i Kitab olan kâfirler ile müşrikler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar (kendi küfürlerinden) ayrılacak değillerdi. [bk. 5/17, 72; 9/30; 13/36]
2-3. (İşte bekledikleri apaçık delil:) Allah tarafından gönderilen, içinde payidar kalacak (doğru) yazılar (hüküm ve bilgiler) bulunduran, (batıldan) arınmış sayfaları okuyan (son) bir Resûldür (ki o da gelmiştir). [bk. 3/105]
4. (Böyle iken) Kitab verilenler ancak kendilerine apaçık delil (Kur’an ve Peygamber) geldikten sonra ayrılığa düştüler.
5. Halbuki onlar, ‘Allah’ı birleyerek’ (O’na) kulluk etmek, bu dini yalnız Allah’a has kılmak,[1] namazı dosdoğru kılmak ve zekâtı vermekten başka bir şey ile emredilmediler. İşte bu da en doğru/sağlam dindir.
6. Şüphesiz ki gerek Ehl-i Kitab’dan, gerek (Allah’tan başkalarına bağlanıp onları tabulaştırarak/ilâhlaştırarak) müşriklerden olsun (böylece) küfre sapanlar/kâfirlikte kalanlar, içinde devamlı kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte halkın en kötüsü/en şerlisi, onlardır. [krş. 2/165]
7. Doğrusu iman edip de sâlih amel işleyenler, işte yaratılanların en iyisi onlardır.
8. Rableri katında onların mükâfatları, içinde devamlı kalacakları, alt tarafından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Bu (mükâfat), Rabbine (itaatle) içi ürpererek saygı gösteren kimselere mahsustur. [krş. 89/27-30]
[1] Dini Allah’a has kılmak/dinde ihlaslı olmak; dini, kendine veya başkalarına göre değil, Allah’ın emrine uygun yaşamak, O’nun emrine aykırı olan emirleri ondan üstün tutmamaktır. Aynı zamanda akla ve nefse uygun gelen şekli ile algılanan ve yaşanan İslâm da, Ehl-i Kitab’ınki gibi, Allah’ın dini olmaktan çıkar. [bk. 1/4; 39/2-3]